D e r s h a n e  Bölümü... İ L A N L A R  Bölümü D i ğ e r     E t  k i n l i k l e r... İ L E T İ Ş İ M   ...
 

. . . : : : Editör : : : . ..


Uğur AYDIN
( ZeZeRoN )



Ana Sayfa
<-  Geri


Kiralık     Konak

      Naim Efendi ,  Tanzimat döneminin ortaya  çıkardığı  İstanbul efendilerinden biridir.Mutlu  günler  görmüş  geçirmiş,  önemli devlet  memurluklarında bulunmuş kendi düşüncesine göre dünyayı ve insanları  çok yakından  tanımıştır.Ancak şimdi o ,bir devlet düşkünüdür.Epey bir zamandır emekliye ayrılmıştır.Eski pırıltılı günlerden çok uzaklarda kalmıştır.Bununla birlikte Naim Efendi ,  o eski günlerin etkisinden kendini tamamen koparabilmiş değildir.

Karısı  öldükten sonra belirli  bir bocalama geçirmiştir.Artık en büyük desteği kızı Sekine’dir. Sekine , sessiz , uysal ve anlayışlı bir kadındır ; fakat babası için, eskisi kadar yayarlı  olamamaktadır.Çünkü kocası  Servet Bey, tip ve karakter  bakımından,  bu ailenin tam zıddı bir hava taşımaktadır.Bu adam, enikonu Osmanlı olan bu ailenin içine bir Frenk kırması gibi girmiştir.Kendisi alafrangalığı Avrupa’nın sadece üstte ve yüzde kalan birtakım özenliğini kopya etmekten ibaret sanmaktadır. Kayınbabasının  yaşlılığından  da  faydalanarak ailenin temel direği bulunan konağın yönetimini eline geçirmiş durumdadır

Naim  Bey  ailesi, zorlaşan geçim şartları yüzünden, o yaz Kanlıca’ya Yazlığa  çıkamamışlardır.

Sekine Hanım’ın eşi Servet Beyin,  yetişme çağlarında bir de kızları vardır. Bu kız,  büyükbabası  Naim efendi ile babası Servet  Bey arasında bir süre  bocalamış,  tam  olarak hiç birine uyamadan kendine bir gelişme  yolu  çizmeye  girişmiştir.Konağa devamlı gelen bazı gençler, bu genç kızın çevresinde dönmektedirler..Bunlardan biri Faik, öteki de  Hakkı Celis’tir.  Kendini  boşluklar ve bunalımlar içinde hisseden  genç kızın  sağlık  durumunu yüz tutmuştur. Ailesi onu Büyükada’ya yollar.Seniha adındaki genç kız ,Büyükada’da biraz avunur; bu arada Hakkı Bey’le  dostlukları oldukça ilerler.Durum, bazı kimseler tarafından,babasına ve büyükbabasına duyurulur.

Faik Bey’den daha genç ve yakışıklı olan Hakkı Celis, Seniha bu vefasızlığından  dolayı büyük çöküntülere uğrar, solmaya sararmaya başlar.Fakat mağdurdur.Aynı zamanda akrabası olan genç kıza karşı  daima onurlu davranır; ondan ve çevresinden kaçar.Seniha’nın belki de  acımaktan doğan ilgi ve şefkatini görmezlikten gelir.

Öte yandan çeşitli savaşlar geçirmiş, en son Birinci Dünya Savaşı’nın türlü ağırlıklarını taşımakta olan memlekette hayat pahalılığı son haddini bulmuş, geçim sıkıntısı herkese  kıvrandırmaya başlamıştır. Bunun tabii bir sonucu olarak Naim Efendi ailesi de iyiden iyiye sarsılmıştır.Bu yüzden Kanlıca’daki yalıyı satmak mecburiyetinde kalırlar.

Faik Bey, Seniha’nın Kalbine çalmış, onu baştan çıkarmıştır ama, kendisinde gerçek ve samimi bir sevgiye yönelecek gönül ve kafa yoktur.O ,sadece maddi çıkarlar peşinde koşan yalın bir adamdır.Ayrıca genç kızla yaşadığı aşırı ileri zevkler onda kanıksama meydana getirmiştir.Bir gün bu yüzsüz adam, utanıp ,sıkılmadan ,Seniha’dan para yardımı isteyince genç kız çarpılmışa döner.Ona karşı olan sevgisi çözülmeye, nefrete doğru yol almaya başlar.Bununla birlikte bu duygusuz ve maddi adamın etkisinden kendisini bir türlü tamamen sıyıramaz; hele ki ondan gebe de kalmıştır.Hiçbir hatasını kabul etmeyen,dik başlı hastalık derecesinde olan Seniha, bu zor durumda bile yakınlarından yardım ve akıl dilemez.Durumunu Anlattığı Faik bey, işi düzeltmeye, onu eş olarak hayatına katmaya asla yanaşmaz; böylesine geniş ve kayıtsız bir adamdır. 

Seniha’nın gebeliği bir zaman sonra Naim Efendi konağında gün ışın çıkar.Herkese büyük bir şaşkınlık ve ıstırap havası kaplar.Bu arada en çok sarsılan, hatta çılgına dönen Naim Efendidir.Zor durumu, kendi anlayışına göre bir  çözümlemeye götürmek inancında olan yaşlı ve görmüş adam,gururunu ,onurunu bir yana  bırakıp  bir zamanlar belki konuşmaya bile tenezzül etmediği Faik Bey’in babasına koşar. Fakat Faik Bey’in babası onu çok soğuk karşılar ve konuda hiçbir yardımda bulunmayacağını bildirir. 

Seniha, hala hem kel hem foduldur.Büyükbabasının,  kendisinin haberi olmaksızın , giriştiği bir teşebbüse son derece kızar. «Sen ne hakla beni herkese küçük düşürüyorsun?»  gibilerden çıkışmalarla , ona çok karşı sert, hatta saygısız konuşmalarda bulunur.Eski ihtişamlı günlerinden gele gele  bu günlere kadar ulaşan, zamanın çok değişik, çok bunaltıcı  havasından zaten bizar olmuş bulunan Naim Efendi’ye, torununun bu arsız, yüzsüz çakışmaları onulmaz iç yarası olur.Sağlığı iyice Sarsılır,yarı inmeli bir halde yatağa düşer.Seniha o ağır hastalığında bile büyükbabasını ziyaret etmeyi , odasına kadar uzanıp özür dilemeyi kendine yedirmez.Onun bu duygularında belki biraz utancın ve vicdan acısının da yeri bulunmaktadır. 

Artık konaktan elini ayağını kesen Faik Beyi Seniha bir süre ısrarla arar.Bu arayışta sevginin pek payı yoktur. Boş ve tuhaf bir gururun ve dik başlılığın esiri olana genç kız, zebun görünmemek için,başına bunca felaket getiren adamı görmeye devam etmektedir.Bu arada, eskisinden  daha garip ve anlaşılmaz bir insan olmuştur; hemen hemen kimseyle konuşmamakta ve içine kapalı bir yol izlemektedir.Uğradığı yenilgiyi,kendi, umursamazsa ,başkalarının da onun gibi yağacağını zannediyordu. 

Nihayet bir gün ortadan kaybolur.Zamanında tanıştığı kötü bir kadınla yurt dışına gittiği söylenir.Aradan uzunca bir zaman geçtikten sonra yeniden ortaya çıkar. Ama artık o , düşmüş bir kadındır. 

Faik Bey tarafından ortadan silinmiş,  Seniha’ya tapınırcasına Aşık  olan Hakkı  Celis cepheye gitmiştir. 

Naim Efendi, bin bir hatıranın beşiği olan, fakat artık kirlenmiş bulunduğuna inandığı konağına satmaya kıyamazsa da kiralığa çıkarmıştır.Damadının kirli çevresinden de böylece uzaklaşmış olacaktır. 

Geniş mezhepli Servet Bey, zenginlerle yaşayıp bol para kazanan kızı ile yeniden görüşmeye başlamıştır. 

Bir gün Servet Beylerde zengin bir ziyafet verilmektedir.Sofrada ,  cepheden izinli bir subay da bulunmaktadır.Söz açılınca bu subay , birkaç gün önce  Hakkı Celis’in bir hücum sırasında pek yiğitçe ve pek mertçe şehit olduğunu anlatır.Herkeste az çok bir duraksama olur.Gözler, meraksa  Seniha’ya  dikilir: «Fakat Seniha,  sadece güzel, kuru ve süslü»dür.

Yakup Kadri  KARAOSMANOĞLU